Hacı Babam gene sordu, Bayram mı? Eskiler derdi, bayram gelmiş neyime ekonomik kriz, et yok, şeker yok, tatlı bayramlıklar yok.. Acısıyla, tatlısıyla, üzüntüsüyle, sevinciyle Ramazan Bayramını kutlayacağız..
Bayram denilince çocukluğumuzda kalan o heyecan ve sevinç dolu anlarımızın, heyecanlarımızın en yoğun olduğu günler geliyor aklımıza. Bayram boyunca ve tatil dönüşünde acı bilançosunun artmaması için trafik kurallarına uymamız gerektiğini hiç aklımızdan çıkarmayalım.
Özellikle dini bayramlarımızın temel felsefesi; kırgınlıkları, dargınlıkları, küskünlükleri geride bırakarak birbirini sevmek, barışmak, kucaklaşmak ve birlikte yaşamanın keyfini paylaşmaktır. Acılar, üzüntüler paylaştıkça azalır, sevgi ise ne kadar paylaşılırsa o ölçüde de çoğalır.
Kutuplaşma, gerginlik, çatışma, ötekileştirme; hoşgörü, barış, dayanışma ve sevgi ortamını zehirler. Toplumu “ortak payda’da buluşturup kucaklaştıran iklim; özgürlük, demokrasi, hukuk devleti, uzlaşma ve hoşgörü içinde yaşamak ve birbirimizi “yok saymamak” iklimidir.
Düşünce ve ifade özgürlüğü, temel insan hakları, insan onuruna yaraşır ekonomik, sosyal ve siyasal düzen; barış, hoşgörü, sevgi ve uzlaşma ortamında yaşamanın belirleyici unsurlarıdır. İçinde yaşadığımız coğrafya Türkiye’ye, ülkemize, hepimize ciddi bir bedel ödetmektedir.
Binlerce şehit verdiğimiz, refahı paylaşmamız yerine ekonomik kaynaklarımızı tükettiğimiz, ülke ve ulus birliğimize bütünlüğümüze kasteden bölücü teröre karşı 30 yıldan fazla sürdüğümüz mücadele ve bu uğurda yitirdiğimiz canlar; ödediğimiz bedelin sadece küçük bir kısmıdır.
Taşıdığımız riskleri, bunun yanında sahip olduğumuz değerleri ve avantajları, eşitlikçi, hoşgörü, barışçı, laik, demokrat, dünyaya açık bir Türkiye özlemini canlı tutarak geleceğe atacağımız adımları bu özlemle şekillendirmeliyiz.
Ülkemizin esenliği, ulusumuzun birlik-beraberliği, yurttaşlarımızın sağlıklı, mutlu, parlak geleceği; ancak sevgi, barış, dayanışma, acıyı-tatlıyı ve güzellikleri birlikte paylaşmamızla mümkün olabilir.
Atatürk’ün “Yurtta barış, dünya da barış” ilkesini yaşama geçirmeye her zamankinden çok ihtiyacımız var. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet politikasını “düşmanlarımızı azaltmak, dostlarımızı çoğaltmak” olarak tanımlanması; çok olumludur ve geleceğe dönük umut vericidir.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Merhum Demirel’in “barışmasını bilmeyenler, kavga etmemeli” sözü; toplumsal ve siyasal yaşamımızda, uluslararası ilişkilerimizde derin bir felsefeyi anlatmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cesaretle attığı adımlarla dünya insanları tarafından takdirle karşılanmaktadır. Bu durum ülkemizin ne kadar itibarlı bir ülke olduğunu ortaya koyuyor. Temennimiz; içerde de, dışarda da barışçıl politikanın kesintisiz devam etmektedir.
Unutmayalım ki; içerde yurttaşlarımız arasındaki gerginlik, kutuplaşma, çatışma ve “ötekileştirme” ortamı; demokrasiyi de, uluslararası ilişkilerimizi de zehirler. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, adalete güven, demokrasi, ifade özgürlüğü, laiklik ve eşitlikçi, yönetim anlayışı hakim olmadan içeride de, dışarda da barış, yaşam alanı bulamaz.
Dini bayramlarımızın sevgi, barış, hoşgörü, dayanışma ve paylaşma gibi yüce değerlerini; devlet ve toplum yaşamında, bireysel ilişkilerde hakim kılmak için ortak çaba göstermeliyiz. Bayram vesilesiyle tüm şehit ailelerinin ve İslam Aleminin bayramını kutluyor, kalleş teröristlerin insanları katletmediği, pusuların kurulmadığı, gencecik kardeşlerimizin haince şehit edilmediği dostluk ve sevgi dolu bayram geçirmenizi temenni ederim.
Böyle işte bu bayram da ıssız ve sessiz geçecek kimimize..Aslında herkesin yaşayacağı buruk bayram olacak bizlere. Ne diyeyim, buna şükür. Herkesin bayramı kutlu olsun, haydin hoşça kalın...