Yıl 2020, ilk aylar. Çin’in Wuhan kentinden tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını, savaş sahnelerini sadece tarih sayfalarından okuyan insanlara savaşı andıran görüntüler gösterdi. Tarihi günler yaşandı. Evrensel gerçeklikler adeta güncellendi. Tıpkı hızına yetişemediğimiz teknoloji gibi.
Bugünün gençleri de, çocuklarına, hatta torunlarına “Hey gidi koronali günler…” diyerek başlayan cümlelerle bugünleri anlatacak. Ölümcül koronavirüs hayatımıza yeni kavramları da soktu. Diğer bir ifadeyle de hayatımızda olan ama göz ardı ettiğimiz kuralları dayattı.
Bunlardan ilki sosyal mesafe kuralı. İnsandan insana bulaşan virüsün yayılmasını önlemek için uygulanan sosyal mesafenin önemini kavradık. Uzaktan eğitim birçoğumuzun ilk kez hayatına girdi. Tribünlerde maç izlemek geçmişte kaldı. Seyahat sınırlamaları, mecburi kapalı kalan işyerleri, iflaslar, üretimde daralmalar… Marketlere sırayla girmeye, maske takmaya alıştık.
Maske demişken, en fazla 50 kuruşluk maskenin 5-10 liraya satıldığını, devletin bu noktada devreye girmesine rağmen çözülemeyen bir ufak mesele haline geldiğini de gördük. Satışı yasaklandı ancak maskeye ulaşımda sıkıntılar hala devam ediyor.
Koronavirüs’ün ikinci kazanımı da temizlik oldu. Önceden de uzmanlar özellikle el temizliğine dikkat çekerdi. Bizler de kulak ardı ederdik. Ölüm korkusu uyarılara kulak kesilmemizi sağladı. Önceden ‘kamu spotu’ tadında istemeyerek izlediğimiz el yıkama teknikleri, artık haber bültenlerinin birinci haberi oldu desek yeridir.
Önceden sadece darbeler sonrası gördüğümüz sokağa çıkma yasakları, yeniden hayatımıza girdi. Şimdilerde sadece hafta sonralı uygulanıyor. Sabahın ilk ışıklarıyla duymaya alışık olduğumuz kuş sesleri, öğle saatlerinde bile duyulur hale gelmesi ‘ne kadar gürültülü bir dünyamız varmış’ hissi uyandırmaya yetti.
Bir de sağlıkçıların, güvenlik güçlerinin ve temel ihtiyaç üreticilerinin kıymetini anlar olduk. Fedakarlıkları nedeniyle onları alkışladık. Devlet o kişilerin özlük haklarını tam olmasa da biraz hatırladı.
Evde kalan erkeklerin can sıkıntısından kendini yemek yapmaya ve temizliğe vermesini de es geçmeyelim. Aileler çocuklarıyla zaman geçirirken oyun kurmakta zorlanıp okulların (öğretmenlerin) kıymetini de anladı.
Bugünlerin fırsatçılarını da unutmamak lazım. Önceleri de benzer durumlarda ortaya çıkan fırsatçılığın bu dönemde de çıkmaması olmazdı zaten…
Elbet bu bela geçecek birgün… Peki, koronavirüslü günler geride kaldığında geriye ne kalacak? Buraya not düşüyoruz, “Nerede kalmıştık?” soru cümlesiyle başlayıp eski düzen ya da düzensizliğe dönüş kısa sürecek.